marsmed
  Ma gale
 

Laiklik, demokrasi, çoğulculuk
Hayreddin Karaman tarih 25.05.2014, 15:01 (UTC)
 Karaman'dan Laiklik Ve Çoğulculuk Açıklaması!
İlahiyatçı Yazar Hayrettin Karaman, laikliğin ve çoğulculuğun İslam’a aykırı olduğunu vurguladı.

“İnsan-Allah ilişkisi ve insanların düzenlemelerinin din ile bağlantısı açısından meseleye baktığımızda çoğulculuk kavramının bizim bünyemize uymadığını söyleyebilirim. Çoğulculuğun temelinde hak ile batılın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün göreceliği ve eşitliği vardır. Bu ise İslâm’ın özüne aykırıdır.”

İSLAM İLE LAİKLİĞİN UZLAŞAN TARAFI YOK!

Laikliğin, sekülerlikten daha siyasi bir anlam taşıdığını belirten Karaman, İslamla sekülerizm ve laisizmin uzlaşan yönleri olmadığını vurguladı. Karaman, “Öyleyse, ister laisizm, ister sekülerizm olsun, özünde öyle bir alan öngörüyor ki, din oraya kesinlikle karışmayacaktır. Buradan hareketle İslâm’a geldiğimizde, İslâm’da dinin karışmadığı özel ve genel hiçbir alan yoktur. Vardır diyen ya bilmiyor ya yanlış biliyor ya da bildiği halde saptırıyor demektir” diye yazdı.
 

ikam-ı sala
mars tarih 29.05.2013, 11:33 (UTC)
 Namaz;ikam-ı sala
Allah’ın (c.c) senden istediği ikinci mühim şey, şehadetten sonra yer alan namazdır. Bunun içindir ki daha ilk vahiy zamanlarında bu amel talim buyurulmuştur. Müsned-i Ahmed İbni Hanbel’de Nebiyyi Ekrem (s.a.s)’den rivayetine göre ilk vahiy zamanında, Cibril (a.s)’in kendilerine abdest ile namazı talim buyurdukları anlaşılıyor.
Namazı inkar ederek terk etmek küfürdür ve İslam dininden çıkmaktır. Namazın farz olduğuna inanmakla birlikte, tembellik ve meşkuliyet sebebiyle terk edene gelince, bunlar bir özür sayılmaz. Çünkü hadisler bu kimseninde kafir olduğunu ve öldürülmesi gerektiğini açıklamışlardır. Öldürülmesi gerektiğini açıklayan hadislerden biri, Abdullah İbni Ömer’den zikrettiğmiz hadistir. Kafir olduğunu açıklayan hadislerden birkaçı ise şunlardır:
Cabir (r.a) ‘dan rivayeten Rasulullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Kişi ile küfür arasında namazı terk etmek vardır.” (Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace)
Büreyde’den (ra) rivayeten, Rasulullah (sas) : “Bizimle kafirler arasındaki ahd namazdır. Kim namazı terk ederse kafir olmuştur.” buyurmuştur.(Ahmed,Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)
 

ŞEHADET
mars tarih 29.05.2013, 06:29 (UTC)
 Bismillahirrahmanirrahim;
Elhamdülillahi Rabbil Alemin Ve Sallallahu Ala Muhammedin Ve Ala Alihi ve sahbihi Ecmain;
Abdullah İbni Ömer (r.a) ‘dan :
Resulullah (s.a.s) buyurdu ki: “Allah’tan başka ilah olmadığına Muhammed’in (s.a.s) Resulullah olduğuna şahadet; salatı ikame ve zekatı eda edinceye kadar insanlar ile muharebe etmek bana emrolundu. Onlar bunu yapınca hakkı İslam müstesna, canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. Hesaplarına gelince (batınlarından dolayı) o Allah’a (cc) kalmıştır. “ (Buhari)
Hakkı islamdan kasıt, evlilikten sonra zina, islamdan küfür ve irtidat, bir de katli nefs’tir. İşte bunlara mukabil katlonulabilir.
Ey sen, önceki bölümde Rabbül alemin kendisini yaratan, nihayetsiz kerem sahibi, kalemle yazmayı öğreten ve insana bilmediğini öğreten olarak takdim etmişti sana. Ve senin Rabbin ancak ve ancak kendisi olduğunu O’nun ismiyle okumanı, öylece hayatını tanzim etmeni, O’nun buyruklarına bundan böyle kulak vermeni istemişti. Bu bölümde ise bunun nasıllığı daha da bir berraklaşıyor. Senin O’nun teminatına nasıl gireceğin, ne yaparsan nasıl yaparsan Müslüman olacağın, Allah’a (cc) teslim olacağın ve nihayetinde selamete kavuşacağın en beliğ bir şekilde sunuluyor.Dolayısıyla nerden,nasıl geldiğin sorusundan sonra, nasıl, ne yapman gerektiği faydana olacak şekilde nasıl bir yol takip etmen gerektiği istifhamını da tam manasıyla cevaplandırıyor.
Peki ne yapman isteniyor? Hiç şüphesiz senin bu istenenlere çok dikkat etmen icap ediyor. Bunlar ölüm kalım türünden, olmazsa olmaz türünden, şeyler. Eğer bunlara riayet edersen artık adın “Müslüman” olacak. Aksi halde eski halinde kalacaksın. Allah Resulü döneminde nerden nasıl geldiğini, nereye nasıl döndürüleceklerini anlayan insanlar Rasülullaha gelip habire şu soruyu sormuşlardır. Senin Rabbin benden ne yapmamı istiyor? Allah Resulü de genel olarak yukarıdaki hadisi şerife paralel sözlerle cevap vermiştir. Bu cevabı alan insanlar vallahi ne bundan fazlasını yaparım ne de eksiğini diyerek Rasülullahtan ayrılmışlar, Allah Resulü de ashabına, eğer doğru söylüyorsa felaha erdi diye işarette bulunmuştrur. Biliyorum ki, o insanlar gibi şu aşamadan sonra sen de Rabbim benden ne istiyor diyorsundur ya da demelisin. Ben nasıl Müslüman olurum sorusunu sormalısın. Ben nasıl felaha ererim demelisin. Peki tüm bunlara karşın senden istenen nedir? Senden istenen fazla değil sadece üç şey. Adet olarak az ama, içerik olarak büyük şeyler: Allah’tan (cc) başka ila h olmadığına ve Muhammed’in (sas) Allah'ın (cc) Resulü olduğuna şahadet "etmen, namazı ikame etmen ve zekatı eda etmen. Eğer bu üçünü yaparsan Müslüman olursun ve canını ve malını Allah (cc) ve Resulü katında teminata almış olursun ki, ondan daha iyi bir teminat bulamazsın. İşte bu İslam’dır.

Hesaba gelince o Allah'a (cc) kalmıştır. Senin bu üç şeyi sırf Allah(cc) rızası için mi yaptın yoksa başka kasıtlarla mı.? Durumunu Allah Teala değerlendirecektir.
Bir- ibadetin Allah(cc) tarafından kabul görmesi için iki niteliğin mutlaka bulunması gerekir ki, bunlar ibadetin livechillah yani sırf Allah (cc) rızası için olması ve Allah Teale’nın Resulü vasıtasıyla öğrettiği şekilde ifa edilmesidir, Ancak ibadetin livechiilah olup olmadığını bilmek ve hesabını ona göre yapmak Allah’a(cc) kalmıştır. Kul bunu bilemez. Onun içindir ki, bahsettiğimiz üç şeyi Allah(cc) Resulünün öğrettiği şekilde ifade eden müslümandır. Bunları sırf Allah (cc) rızası için yapıyorsa mümindir. Mümin olan kişiler Allah (cc) Resulü ve müminler katında teminat altındadır, Ancak sadece İslam olmuş yani görünen sekliyle her ne kadar bahsedilen üç niteliği taşıyor da, sırf Allah (cc) rızasına kastetmiyorsa müminler ve Resulullah katında canını ve malını korusa bile Allah (cc) katında koruyamaz, Çünkü Allah (cc) gizliyi de aşikarıda bilir. Resulullah’ın "hesaplarına gelince o Allah’a (cc) aittir” den kastı da budur zaten.
Bu hadisi şerif risaletin ilk yıllarında varid olmuş değildir şüphesiz, Ancak ifade ettiği mana itibariyle alak suresinin ilk beş ayetinden sonra üzerinde durulmaya değer. Alak suresinden sonra bir müddet vahiy kesilmiştir. Buna fetreti vahiy denir, Zaten alak suresinin ilk beş ayeti kerimesinde Allah Teala’nın kuluna teklifi söz konusudur, Kul ister O’ nun rablıgını kabul edip 0’nun adıyla okuyacak, vahyin izinden gidecek isterse bu teklife aldırış etmeyecektir. Vahyin bir müddet kesildiği bu dönem kulun bu teklifi düşünmesine müsait bir vakittir. Bu hadisi şerifte ise teklifin özü bulunmaktadır. Her ne kadar vahyin bu ilk yıllarında günlük beş vakit namaz ve zenginlerden alınıp fakirlere verilen zekat emredilmemişse de bu iki teklifin özü bulunmaktadır. İlk teklif olan şahadet ise zaten bu dönemin en belirgin özelliğidir, Bu sebepledir ki, bu hadisi şerif su anda üzerinde durulması gereken tiptendir.
Allah Teala’nın bizden ilk istediği şey şahadettir, Yani Allah’tan (cc) başka ilah olmadığına ve Muhammed’in(sas) 0’nun resulü olduğuna şahadet etmemizdir. Hiç şüphesiz bu amelimizin kabule sayan olması için Allah Teala’nın istediği şekilde olması gerekir, Onun için de su zikretmeye çalışacağım şartları ihtiva etmesi gerekir.
Şahadetin Şartları:
1-Manasını bilmek: Şahadet kesin olarak haber vermek, bildiğini söylemek hazır olmak bulunmak, bir hadiseye şahit olmak, şahitlik etmek, yemin etmek anlamlarına gelir. Açıktır ki manasını bilmeden şahadetin ifade ettiği manalardan hiçbirisi oluşmaz. Kişi, manasını bilmediği ancak dilinde gevelediği kelimelerle nasıl kesin olarak haber veriyor olabilir.
Nasıl söylediklerine şahitlik ediyor ve yemin ediyor olabilir? Kaldı" ki bunlar manasını bilmekten de öte olayın özüne nüfuz etmeyi, hadise sırasında hazır bulunmayı ve tüm bunlarda şüphe etmeden şahitlik ve yemin etmeyi gerektirir. Dolayısıyla insanların manasına bile nüfuz edemeden dillerinde geveledikleri şeyler şahadet olamaz,
Kelime-i-şahadetin manası ise kısaca şudur (Şahadet ederim ki,Allah’ tan(cc) başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur.Muhammed(sas) Allanın resulüdür.) İlah, kulluk edilen,sığınılan, hayret edilen, kendisiyle emanete erilen, tapınılan her şeydir. Kısacası insanların hayatlarında en büyük etkiye sahip otorite mercidir. Dolayısıyla şahadetle,kişi şahadet kelimesinin tüm anlamlarını taşıyacak şekilde bu hakikati haykırır. Kesin olarak haber veriyorum, bildiğimi söylüyorum, şu olay a şahit oldum, şahitlik ediyor ve yemin ediyorum ki, Allah’tan(cc) başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur. Allah’tan başka hiç bir otorite tanımıyorum. Tağuti kendini ilahlaştıranları tanımıyorum. Onlar ilah olamazlar. Onlarla olan tüm ilişkilerimi kesiyorum. Kalbimi ve bedenimi-bu tür pisliklerden temizliyorum. Cebren ve hile ile hayatıma taht kurmuş, bana ilahlık taslan yor olan, kendilerini kanun yapma ve otorite mercii kabul eden, kendilerine itaatimi emreden, ancak bu şekilde güvene kavuşacağımı yoksa beni kahredecekleri tehdidinde bulunan tüm ilah bozmalarını reddediyorum. Tüm bu temizlikten sonra yalnız ve yalnız Allah’a (cc) yöneliyorum. Hayatımda tek otorite tek tapınılacak, kulluk edilecek, itaat edilecek, sığınılacak, korkulacak, hayret edilecek, kendisiyle emin olunacak mercii olarak yalnız ve yalnız Allah Teâlâ ve tekaddesi tanıyor ve kabul1eniyorum…
Ve yine şahadet ederim ki Muhammed (sas) 0’nun resulüdür. Hayatımı İnsanların düşüncelerine, kendi arzu ve hevesime ve bidatlere göre değil, resülullahın bize öğrettiği şekilde tanzim ve tertip edeceğim. Allah resulü Muhammed’in(sas) bana getirdiğinden başka kıstas, mihenk taşı, yol işareti, rehber tanımıyorum. Çünkü biliyorum ve yemin ederim ki, Muhammed(sas) Allah’ın (cc) bize gönderdiği resulüdür...
İşte kısaca izaha çalıştığım şu muhtevayı, şahadet getiren herkesin bilmesi gerekir. Yani bunlara şahadet etmesi gerekir. Adam sadece la ilahe illallah Muhammedürrasülullâh diyor da şahadet etmiyorsa ki, şahadet tin ne demek olduğunu izah ettik, lailahe illallah Muhammedürrasülullah diyor denir. Şahadet getiriyor denemez.
2-Şüphesiz ve seksiz bu kelimenin (kelime-i şahadet) gerektirdiği manayı kalbiyle ve diliyle kabul etmek. Her kim, Allah£an(cc) başka ilah olmadığına şahadet eder, Muhammed"in(sas) O’nun resulü olduğuna şahadet eder de bunu kalp ve diliyle kabullenmezse bu da olmaz. Zaten şahadet kelimesi de bu.manayı içermektedir.
3-Hareket, davranış, ve yaşantıyı, şahadetin manasına uygun düşecek şekilde düzenlemek. Her ne kadar şahadet getiriyorsa bile»manasını bilerek ve kabullenerek, hayatını buna göre düzenlemiyorsa ve şahadetine gölge düşürecek, hareket, davranış ve yaşantı içinde bulunuyorsa, şahadetin şartlarını gerçekleştirmemiş olur. Dolayısıyla itikadı sarsacak bir yaşantıdan mutlaka uzak durmak gerekir.
4-İhlaslı olmak: Yapılan bütün amelleri sadece ve sadece Allah(cc)’ n rızası için yapmak ve şirkten temizlenip uzak kalmak. Hayatı lailahe illal lah’a göre tanzim ederken kasıt sırf Allah(cc) rızası olmalıdır. Başka hedefleri gözetilerek bu yapılırsa netice vermez. Şirkten (kısaca ibadet olan bir şeyi Allah’ tan(cc) başkasına yapmak) mutlaka uzak durmak. Zaten tevhidin lailahe illalah’ın manası Allah’ı(cc) birlemeyi, 0’nu naz ir ve şerikten tenzih etmeyi içerir. Büyük şirk ibadet olan bir şeyi Allah’tan(cc) başka sına yapmaktır ki, bu şahadetle çelişir. Ve bunu yapan kişi müşrik olur. 0 ana kadarki bütün amelleri boşa gider. Bu hal üzere ölürse ebedi cehennemde kalır. Küçük şirk ise riyadır, gösteriştir. Allah, Teala için yaptığı bir ibadette Allah (cc) rızası yanı sıra başka hedeflerde gözetmesidir. Bu ise en büyük günahtır. Kişinin işlemiş olduğu o İbadet boşa gittiği gibi, günahta kazanır. Allaha (cc) ulaştırsın veya 0’ nun katında şefaatçi olsun diye ibadet olan bir şeyi Allah’ tan (cc) başkasına yapmak ise büyük şirk mesabesindedir. Onun içindir ki ihlaslı olmak dini yalnız ve yalnız Allah Teâiâ’ya has kılmak gerekir. Zaten şahadetin özünde de bu bulunmaktadır.)


Şahadeti Bozan Şeyler.
1-İbadette Allah’a ortak koşmak. İbadet niteliği taşıyan bir ameli Allah’tan başkasına yapmak. Allah’tan başkasına dua etmek, ölüden yardım istemek, Hayatını başkalarına takdim etmek, yani onların razı olacağı şekilde hayatını ve amellerini tertip etmek, Allah’ın itaat etmeyi yasakladığı konuda birisine itaat etmek, veya Allanın kendisine itaat etmeyi yasakladığı birisine itaat etmek, bir mahluku veya herhangi bir şeyi Allah kadar veya Allah’tan daha çok sevmek, Allah’tan başkasından ancak Allah’ın yardım edeceği konularda yardım istemek, bu bağlamda nebilerden, velilerden veya herhangi bir ölüden yadım istemek, veya sıkıntılı bir anında onları yardımına çağırmak, böyle bir durumda medet ya Resülullah medet ya şeyh gibi nidalarda bulunmak, Allah’ tan başkasına adak adamak, Allah'tan başkası adına kurban kesmek…
Bil ki, Rasülullah (sas) savaştığı kişiler, Allah’ı(cc) yaratan, rızıklandıran, öldürüp dirilten, fayda ve zarar veren, bütün işlerin elin de olduğu yüce varlık olarak bildikleri ve kabul ettikleri halde Allah (cc) ve Rasülullah onları Müslüman olarak kabul etmedi. Ve Allah (cc) Resulü’ne onları inkarı ve-hatta onlarla savaşmayı emretti. Çünkü onlar yukarıda bahsettiğimiz şekliyle şahadeti bozmuşlardı. Günümüz insanlarından birçoğunun aynı durumda olduklarını sen dahi müşahede edecek ve Resülullahın tavrını kakacaksın.
2-Allah’la (cc) kendisi arasına aracılar koymak. Onlara yalvarmak onlardan şefaat dilemek, onlara güvenmek, onlara ibadet etmek, bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir, bizi Allah’ a(cc) daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet olan bir şeyi onlara yapıyoruz demek ve öylece yapmak… Yaptıkları ibadetlerde Allah’la (cc) kendileri arasına vasıtalar koymak suretiyle Allah"a(cc) eş koşan ve böylece şahadetlerini bozan müşrikler, bu yaptıklarının şirk olduğunu ve şahadetlerini bozduğunu kabul etmezler. Biliyoruz ki fayda verecek olan sadece Allah’tır derler. Biz istediğimizi Allah’tan(cc) istiyoruz. Fakat bunlar (ibadet ettiklerimiz) Allah’a yakın kimselerdir. Biz onların vasıtasıyla Allah’a yaklaşıyoruz. Allah’ın rızasını kazmamak için onların şefaatine sığınıyoruz derler.
Şüphesiz günümüzdeki müşriklerin şirki, şahadetlerini bozmaları öncekilerinkinden daha şiddetlidir. Çünkü öncekiler sıkıntı anında şirki terk edip sadece Allah’a yönelir, sıkıntıları giderilince tekrar şirk koşmaya v e şahadetlerini bozmaya başlarlardı. Günümüzdekiler ise sıkıntı olsun, zorluk olsun veya olmasın her halükarda Allah’a(cc) ortaklar koşmakta ve sadece Allah’a(cc) yönelmesi gerekirken Allah’tan (cc) başka nice şeylere yönelmektedirler.
3-Müşrikleri tekfir etmemek ve onların kafir olduklarında şüphe etmek veya onların doğru yolda olduklarına inanmak.
Kur’an-ı Kerimde ve Resülullahın sünnetinde mümin ve kafirlerin sıfatları mevcuttur. Bu sıfatlara göre insanlar hakkında mümin veya kafir diye hüküm verilir. Allah(cc) ve Rasülünün kafir ve müşrik olarak vasıflandırdığı kişileri Müslüman olarak kabul etmek, onların küfründe ve şirkinde.şüphe etmek veya onları tekfir etmeye yanaşmamak, Allah(cc) ve Resülünün hükmüne karşı çıkmak olacağından-küfre girer.Müslüman’ı kafir veya müşrik olarak addetmekte böyledir.
4-Kim Resülullahtan başkasının yolunun Resülullahın yolundan daha iyi olduğunu yahut ondan başkasının hükmünün 0 nun hükmünden daha güzel olduğunu söylerse şahadetini bozmuş olur. Tağutların hükmünü Rasülulahın getirdiği-hükme tercih edenler de böyledir. İnsanların çıkardığı kanunların İslam şeriatından üstün olduğuna inanmak, yahut yirminci asırda İslam kanunlarını uygulamanın doğru olmadığına veya İslam’ın Müslümanların geriliğine sebep olduğuna inanmak veyahut İslam’ın kişinin kendisiyle Rabbi arasındaki ilişkileri düzenleyen vicdani bir mesele olup hayatın diğer işlerine "karıştırılmayacağını” söylemek şahadeti bozar. Hukuki işlemlerde, ceza "meselelerinde” veya başka konularda Allah’ın£cc) indirdiği hükümlerden başka hükümlerin uygulanabileceğine inanmakta.
Başka hükümlerin şeriat hükmünden üstün olduğuna inanmadığı halde onları uygulayan da kafirdir. Çünkü bu şekilde Allâh’ın (cc) helal kıldığını haram haram kıldığını helal kılar.
5-Allah’ın kitabı veya Rasülullahın sünnetinden bir şeyi sevmemek ve ya beğenmemek. Bununla amel etse de durum değişmez. Rasülullahın diniyle veya Onun mükafat ve ceza olarak bildirdiği şeylerle alay etmek. Alay edilen yerlerde mazeretsiz bulunmak. Bu mazereti şüphesiz Allah (cc) belirler. Büyü yapmak, karı kocanın arasını açmaya çalışmak birtakım şeytani usullere başvurarak insana istemediği bir şeyi yaptırmak hep büyü (sihir) çeşitlerindendir. Müşriklere yardım etmek ve onları Islama karşı desteklemek. Onları dost edinmek. Bazı insanların bilhassa idareci ve hakimlerin Rasülullahın şeriatı dışına çıkabileceklerine inanmak ve bunun meşru olduğuna inanmak. Allah ona yeterli imkanı vermişken bu gibi mühim islami ilmi öğrenmemek ve yapmamak suretiyle yüz çevirmek. Bunların tamamı kişinin şahadetini bozar ve onun İslamla, Allah’la(cc) Resülullah’la ve tüm müminlerle bağını koparır. Bu şahadeti bozan şeyleri şaka veya ciddi hatta korkarak bile yapsa fark etmez kafir olur. Yani is lam dininden çıkar. Eğer zorlama söz konusu ise dinden çıkmaz. Zorlama ölüm tehdidi veya vücuttan herhangi bir uzvun kesilmesi veya kişinin üzerinde ömür boyu sakatlık bırakacak bir işkence veya Islama ve Müslümanlara çok büyük faydası olan bir zengin Müslümanın tüm mallarının gasp dilmesi korkusu ve zorlamasıdır.
Ey sen işte bu zikretmeye çalıştığımız şahadet, İslam’ın olmazsa olmazlarının ilkidir. Allah Rasülünün harp ilanından emin olmak, Onun ve Allan’ın güvenine kavuşmak için atılması gereken ilk adımdır. İslam’a açılan ilk penceredir. Bu ilk adımı atmamış olan hiç bir kimse ne müslüa man olabilir, ne de kendini Allah’in gazabından koruyabilir. Bu ilk adımı atmamış herkes iflas etmiştir. Hüsrandadır. Zararın en kötüsündedir. Sen evet sen, aklını kullan ve bu ilk adımı ilk atan ol. İlk Müslüman ol Şahadetin bütün şartlarını yerine getir. Şahadeti bozan tüm marazlardan şahadet kalanı koru. Ve İslami atmosferden teneffüs etmenin rahatlığını yaşa» Allah’ın(çc)-f Rasülünün ve tüm müminlerin dostu olmanın hazzını tat. Sen izzetli olmanın zevkini yaşa. Şahadet kalanı kur ve koru ki o da seni korusun.
Hiç şüphesiz şahadeti bozan şeyler sırf bunlardan ibaret değildir. Ancak yeri geldikçe zikredilecektir. Sen sana ulaşanla İslami bina etmeye bak. Allah’tan hidayet dile. İhlaslı, azimli kararlı ve iradeli ol. Allah(cc) sana yardım edecek ve umulmadık kapılar açılacaktır.
 

Silahlı mücadele caizdir
hayrettin karaman tarih 07.02.2013, 07:32 (UTC)
 Hayrettin Karaman: Silahlı mücadele caizdir
Ebu Hanîfe'ye göre: Meşru ve adil bir yönetime dahi -silaha başvurmadan- muhalefet eden bir kimse cezalandırılamaz. Zalimin ise devlet başkanlığı geçerli/meşru değildir, başarı şansı güçlü görüldüğü takdirde ona karşı gerektiğinde silahlı mücadele caizdir.

07 Şubat 2013 Perşembe - 08:19

Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak'ta bugün yayımlanan "Dengesiz yorumlar" başlıklı yazısı:

Suriye'de bir avuç Nusayrî, mezheplerinin gereği olan sıkı takıyye içinde halkın büyük çoğunluğunu teşkil eden Sünnîleri zaman içinde eritme politikası takip ediyorlar. Siyasi muhalefet yasaklanıyor, İhvan üyesi olmanın cezası idam oluyor. Devrim/isyan öncesi Libya'da, Mısır'da, Tunus'ta İslam'a açık veya kapalı savaş açılıyor, ülkeler laik/seküler sistemlere sürükleniyor. Mali'de bir yandan güçlü misyonerlik teşkilatı Hristiyanlaştırma faaliyetine hız verirken diğer yandan Batılı sömürgecilerin aletleri olan yönetimler efendilerine hizmet ediyorlar. Orduya sırtını dayamış olan (ülkenin servetinden onlara da yalatan) idareciler, İslam ülkeleri ve İslam dini üzerinde çeşitli (tamamı gayr-i meşru ve Müslümanların aleyhinde) emelleri, planları olan irili ufaklı sömürgecilerle işbirliği yapıyorlar; sömürgeciler onları koruyor, onlar da sömürgecilerin menfaatlerini koruyorlar. Ayıplar örtülemez hale gelince işbirlikçilerin biri gidiyor (gideriliyor) diğeri geliyor/getiriliyor.

Durum böyle devam ederken İslam'dan yazarlarının pek sesleri çıkmıyor; bu durumdan memnun olduklarını söyleyemem, ama değişmesi için bir çaba, bir yol gösterdikleri de görülmüyor.

Ateş düştüğü yeri yakıyor, mazlum ve mağdur halklar önce silahsız isyanlarda bulunuyorlar, onlara karşı acımasız şiddet kullanılınca onlar da silaha sarılıyorlar. Kimi yerlerde hesap tutuyor, fazla kan dökülmeden zalim veya kafir yönetim uzaklaştırılıyor, daha Müslümancası olsun diye çalışılıyor. Kimi yerlerde ise hesap tutmuyor, zalimin ölçüsü ve vicdanı yok, dünyanın göze önünde halkı ve ülkeyi mahvediyor veya Mali'de olduğu gibi yabancıları ülkesine müdahaleye davet ediyor, pis çizmeler/paletler İslam topraklarını kirletiyor.

İşte o zaman kalemler ateşin yazılar döktürüyor, İslam hukukuna müracaat ederek 'zalim, fasık veya kafir yönetime isyanın' caiz olup olmadığı konusundaki yorumları aktarıyorlar ve birçoğu da 'isyanı Ehl-i sünnet dışı, Hariciliğe mahsus bir yol ve yöntem' olarak mahkum ve ilan ediyorlar.

Bir kere Arab Baharı'nden beri tutulan yol, hesapsız kitapsız isyan (ayaklanma, sevra, devrim, haricîlik) değil, temekkündür. Temekkün, 'fazla kan dökülmeden, faydadan çok zarara sebep olmadan meşru olmayanı değiştirmek mümkün görülürse silahlı da olsa buna teşebbüs' demektir ve bu yol ehl-i sünnet dışı bir yol değildir. Ehl-i sünnet'in çoğuna izafe edilen sabır (isyan etmeyip zalim ve kafir yönetimi Allah'a havale etmek, durumın düzelmesi için dua ve nasihat yolunu seçmek) bir icma hükmü değildir ve tartışmaya açıktır.

Ebu Hanîfe'ye göre:

Meşru ve adil bir yönetime dahi -silaha başvurmadan- muhalefet eden bir kimse cezalandırılamaz. Zalimin ise devlet başkanlığı geçerli/meşru değildir, başarı şansı güçlü görüldüğü takdirde ona karşı gerektiğinde silahlı mücadele caizdir.
 

TÂĞÎ YASAKLAR
mehmet pamak tarih 06.02.2013, 08:15 (UTC)
 TAĞİ YASAKLAR
1– Yahudi ve Hıristiyanlara Lozan anlaşmasıyla güvence altına alınarak tanınan cemaatleşme, örgütlenme hakkı, Müslümanlara tanınmamaktadır. Bu sebeple İslami cemaat oluşturmak resmen yasak olduğu için, Müslümanlar ancak Dernek ve Vakıf adı altında örgütlenebilmektedirler.
2 – İslami eğitim yasağı (tevhidi tedrisat yasasıyla, tek tipçi laik materyalist eğitim zorbalığı sürmekte)
3 – Kur’an öğretimi ve Kur’an kursu yasağı (laik devletin laik kurumu Diyanetin tekeli söz konusu)
4 – İlk öğretimden üniversiteye kadar okullara ve kamu görevine girişte başörtüsü yasağı
5 – Müslümanların inançlarını özgürce yaşamalarını engelleyen, İslami hayat tarzına yönelik yasaklar
6 – Müslümanların en azından kendi aralarındaki ilişkilerde İslam’ın şeriatını, Kur’an hükümlerini belirleyici kılmaları, hiç değilse medeni ve şahsi, özel hukuk alanında bile İslam’ın hükümlerini esas almaları yasaktır. Kur’an’da, aralarındaki ihtilafları Allah’a ve resulüne götürmeleri emredilmişken, bunu gerçekleştirmeleri yasaktır. Müslümanların, bu alanlarda bile kendi özerk mahkemelerini kurmaları, kendi aralarındaki ihtilafları bu mahkemelerde karara bağlamaları yasaktır.
7 – Laik devlet adına dini ve dindarı denetlemek ve yönlendirmekle görevli laik diyanetten bağımsız cami ve mescid açmak yasaktır.
8 – İslam’ı tebliğ etmeye yönelik anayasal ve yasal sınırlamalar söz konusudur. (Anayasa Mad. 24)
9 – Eğitim kurumlarında temel İslami kavramları kullanma yasaktır. (2005 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir genelge söz konusudur).
10 – Azınlık dini kesimlerin kutsal günleri, Cumartesi ve Pazar tatil günü yapılırken, Müslümanlara Cuma namazı izni bile verilmemektedir.
11 – Laik eğitim programı uyguladıkları halde, Kur’an ve İslam’la kısmen ilişkisi olması sebebiyle İmam Hatip okullarına ve mezunlarına getirilen engeller, kısmen azaltılsa da devam etmektedir.


VE BASKILAR
1 – İrtica yaftası altında İslami kimliğin ve İslami hayat tarzının, ulusalcılığın dinleştirilmesi sebebiyle de Kürt kimliğinin tehdit ve düşman ilan edilmeleri ve buna göre düzenlenen yasalar, ideolojik eğitimden geçirilen bürokratik kadroların ideolojik taassubu sebebiyle başta Müslümanlar olmak üzere, resmi ideolojiyle bağdaşmayan kesimlerin can, mal, din, akıl, nesil emniyeti sürekli tehdit altında olmuştur.
2 – Jandarma ve polisin Kur’an kurslarına ve evlere yönelik baskınları
3 – Sivil ve askeri resmi görevlerden atılma ve İslami kimlik ve tesettürle kamu alanına sokulmama, memuriyete alınmama baskısı
4 – İstiklal mahkemelerinden bugüne kadar değişik boyutlarda sürdürülen yargı baskısı, haksız, hukuksuz, ideolojik kararlarla cezalandırmalar
5 – Okullarda ve kamu alanında sürekli resmi ideoloji dayatılması, İslam düşmanı Kemalizm dininin amentüsü olan “and”ların zorla söyletilmesi, putperest Kemalist ayinlere iştirak mecburiyeti
6 - Memuriyete girerken resmi ideolojiye bağlılık yemini baskısı
7 – İslami eğitim ve Kur’an öğretimi için tahsis edilmiş Vakıf mallarının gasp edilmiş olması
8 – Cami, mescidlerin, hutbe ve vaazların laik devletin denetimi altında olması ve laik devlet
politikalarına göre devletçe belirlenmesi
9 –Müslümanlara, İslami kimlikle savaşan laik devletin laik Kemalist ordusunda zorunlu askerlik yapma zorunluluğu getirilerek, İslam düşmanı resmi ideoloji uğruna ölmek zorunda bırakılmaları
 

Kur an müslimi
mars tarih 12.01.2013, 10:24 (UTC)
 Kur ana kendi ağırlığını diğerlerine kendi ağırlığını vererek, tedrici bir şekilde Kur anı önceleyerek, yani itidal ve tedricilikle kırmadan dökmeden işler halledilebilir. Rasül as de öyle yapmadı mı. Kur an da mesafe alınmadan kendi hadislerini yazdırtmadı bile. bu hadisleri yok saymak anlamına asla gelmez. itidal ve tedrici o kadar. Rasül as olmadan kur an anlaşılmaz. bu doğru. bundan daha doğrusu Kur an olmadan Rasül as hiç anlaşılmaz. bunları ayırmadan haklarını teslim etmek yeter. bu mümkün. ilk uygulayıcıları da ilk nesil. önce Kur an. maasselam..
 

<-Geri

 1  2  3  4 Devam -> 
 
 
  58518 ziyaretçi (95994 klik) kişi burdaydı! marsmedia  
 
MARSMEDIA Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol